Şekersiz, açık bir bardak çay / Şimdi ellerini süsleyen,
Çayın ne kadar sıcak olduğunu / Parmak uçlarında hissediyorsun.
Çayı içecek olmanın verdiği huzur / Damarlarından sızıyor içine.
Başkaları için sıradan / Ama senin için / Ne büyük bir mutluluk…
Geçer mi bu gün de / her gün gibi...
Hava biraz bulanık / Hafiften bir sis inmiş gözlerine,
Sen bu güne uyanışının hatırına / Sordun mu kendine / Nasılsın? Diye…
Kendinle baş başa kalmak / Sohbet etmek istiyorsun belki de.
Kalabalıktan, telaştan uzaklaşmak / Durağanlaşmak, sakinleşmek
Ne de iyi gelirdi / Bîtap düşmüş yüreğine.
Bu güne ait olan cümlene / Bir virgül koymak
Yokuş aşağı kayan / Akrep ve yelkovana dur demek istiyorsun.
Su gibi akıp giden kum saatini / Yan yatırmak / Nasıl da süslerdi hayallerini.
Bunlar için, / Bir bardak çay içecek kadar vaktin var…
Cama düşen bir yağmur damlası / Sanki gözbebeklerinde
Bir, iki, üç ve dört… / Bereketleniyor birden bire,
Her bir damla / bir başkasıyla düşüyor / Sıcaktan buharlaşan pencereye...
Yavaşça yudumluyorsun çayı, / Bir kaç mısra diziliyor / Gözlerinin önüne, /
Bir ses akıyor / Kulaklarından yüreğine;
“Yüreğin bir başkaysa bu gün,
Aynı dediklerin farklılaşmışsa senin için, / Vakit, yağmur vaktidir."
Ağla gözlerim...
Buharlaşan pencereye doğru / Uzanır parmağım,
Bir, iki cümle benden / Hatıra kalsın istiyorum.
Havada asılı kalır parmağım, / Ruhum boşlukta / Gözlerim ufka takılı...
Çayım bitmiş, / Bardağımdaki son damlayı,
Son nefes gibi içmişim. / Kendime doğru olan yolculuktan / Dönmüşüm artık,
Yine yalnızken kalabalıklaşmışım.
Yan yatan kum saatini, / Kaldırırken yerinden
Vakit bir kuş gibi, / Uçup gidiyor ellerimden…
Esra EKİNCİ
Sakarya İlahiyat